Velilerden Yansıyan Nur Ve Feyiz

Velilerden Yansıyan Nur Ve Feyiz

Resûlullah (s.a.v) Efendimize: „Ey Allah’ın Resûlü! Allah’ın velileri kimlerdir? diye sorulduğunda şu cevabı verdiler: „Allah’ın velileri görüldüklerinde yüce Allah’ı hatırlatan kimselerdir.“

Arifler demişlerdir ki: Bir kimsenin veli olduğunun en büyük alameti, yüzünü görenlerin, meclisine ve sohbetine girenlerin Yüce Allah’ı zikretmesi, kalbinin dünyadan soğuması, ahirete yönelip ibadete ısınmasıdır.

Kâmil mürşidler, kalbi fani sevgi ve sevgililerden çözüp, ebedi sevgiliye Yüce Mevla’ya bağlarlar. Yeter ki mürid, kalbini onların önüne bırakıp teslim etsin.

Büyük veli Hakim et-Tirmizi (k.s), irşadla görevli bir veliyi görmenin kazancını şöyle ifade ediyor: „Kâmil insanın yüzünde parlayan Allah’ın nuru, Hakkı arayan kimseye Allah’ın yüceliğini hatırlatır. Böyle bir nuru görmek insanı kötü ve çirkin işlerden alıkoyar.“

İmam Sühreverdi (k.s), velilerdeki nazarın kalbe nasıl ilaç olduğunu şöyle anlatmıştır: „Salih ve sadık kimselerle her buluşmada müridin edep ve takvası artar. Ehlullahın sözleri gibi, nurlu nazarları da fayda verir. „Nazarı sana fayda vermeyenin, sözü de fayda sağlamaz.“ denmiştir. Yani, bir kâmil mürşid müridlerine diliyle anlattığından daha çok, hâli, edebi ve heybetiyle konuşur. Sadık bir mürid, mürşidinin sükûtuna, konuşmasına, halkın içindeki hâline, yalnızlıktaki edebine yani bütün hâl ve hareketlerine bakarak istifade eder. İşte bu, kâmil bir insanı görmenin kazancıdır.

Hiç şüphesiz, ilimde yüksek seviyeye ulaşmış, fazilet ve takva sahibi Allah dostlarının nazarları kalbin manevi hastalıkları için en faydalı ilaçtır. Bir kâmil mürşid, sadık bir müride nazar ettiğinde müridin kalbi yumuşar, içine nur akar ve Allahu Teâlâ’nın özel ikramlarını almaya kabiliyet kazanır.

Allahu Teâlâ bazı sevdiği kullarına öyle bir nurani nazar gücü vermiştir ki o, sadık bir müridine yöneldiği ve nazar ettiği zaman ona pek çok manevî hâller kazandırır.

Gavs-ı Sânî Hz.leri, kâmil mürşidlerin nazarının etkisini şu misalle anlatmıştır:

„Sâdât-ı Kiram’ın nazarı kaplumbağa nazarı gibidir. Kaplumbağa yumurtasını yapar, biraz geri çekilir, yumurtaya bir müddet nazar eder. Sonra onu kuma veya toprağa gömüp gider. Onun bu bakışı yumurtayı olgunlaştırmaya yeter ve belli bir müddet sonra yavru meydana gelir. Sâdât-ı Kiram’ın nazarı da kalbi olgunlaştırır. Allah dostlarının nazarı ilahî bir nurdur. Bu nur kalbin ilacı olur. Allahu Teâlâ kudsî bir hadiste dostlarına verdiği bu nur hakkında şöyle buyurmuştur:

„Ben kulumu sevdim mi onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. O benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benimle yürür. Benden herhangi bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa muhakkak onu himâye ederim.“ İşte, Sâdât-ı Kiram bu yüce devlete ermiştir. Allahu Teâlâ onlara bu yetkiyi vermiştir.“