Mürşidden Alınacak Güzellikler
Kâmil mürşidlerin sadece duasını almak için değil, onlarda bulunan güzel ahlakı almak için yanlarına gitmelidir. Hak yolcusu mürşidinde gördüğü edeb, zikir, taat, tevazu, hürmet, nezaket, insan sevgisi, sabır, kusurları örtmek ve affetmek, yumuşaklık, ikram ve hizmet ahlakından az da olsa almalıdır. Susuz bir kimsenin tatlı bir su kenarına varıp hiç su almadan geri dönmesi ne kadar acıdır.
Veli, kendisini öveni değil, izinden gideni sever. Kendisine verilmiş olan ilahi nur ve edebin herkes tarafından paylaşılmasını ister. Allah dostları talebelerinden hediye değil, Allah’tan hayâ ve O’na dostluk yapmalarını bekler.
Evliyanın ahlakından bir pay sahibi olmadan onların gerçek tadını alamayız. Mesleğimiz ne olursa olsun, makam olarak hangi hâlde olursak olalım, onlara kalbimizi açmalıyız. Bu büyük velilerle beraber olan kimseye onlardan muhakkak güzel bir hâl bulaşır. Bu güzel hâller, sevgi ve samimiyete göre değişir. Onlarla bulunmaya sabreden kimse, kesinlikle bunun bereketini görür. Bunun için samimiyet, sabır ve mürşidin sohbetine devam gerekir. Bu konuda Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
„Salih insanlarla beraber bulunan kimse güzel koku satanla beraber olan kimseye benzer. Güzel koku satan kimse kokusundan ona ikram eder. O hiç bir koku almasa bile, onun yanında durduğu sürece ondaki güzel kokuyu teneffüs eder ve koku üzerine siner. Kötülerle bulunmak da körükçü dükkânında oturmak gibidir. Orada bulunan kimse elini hiç kömüre bulaştırmasa bile, oradaki pis havadan bir parça üzerine siner.“[1]
Bu, ilahi bir kanundur, hep böyle cereyan eder.
Önceki insanlar, kendilerine edep öğretecek ve kalplerini Allah’a çevirecek bir mürşid bulmak için memleket memleket dolaşırlardı. Kalblerinin ilacını bulana kadar manevi doktor ararlardı. Ehlini bulunca da, Allah’a şükreder, sadakatle onun sohbetine girer, elinden tutar, emir ve tavsiyelerine uygun hareket ederlerdi.
Mürşidle Çıkılan Manevî Hicret
Mürşid terbiyesi tövbe ile başlar. Tövbe kalple Allah’a dönmek ve manevi bir hicret yapmaktır. Bu hicret isyandan itaate, gafletten zikre, cehâletten ilme, kötü ahlaktan edebe doğru yapılan manevi bir hicrettir. Bu konuda Rasulullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki: „Gerçek muhacir, Allah’ın nehyettiği kötü şeylerden uzaklaşan kimsedir.“
Mürşid Ziyaretinden Dönüş Adabı
Bir mürid, mürşidini ziyarete gittiği zaman ondan izin almadan yanından ayrılmamalıdır. Gelmek irade ile fakat gitmek müsaade iledir. Bir arkadaş ve dostunu ziyarete gidince de bu edebe dikkat etmelidir. Bu konuda Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz, kardeşini ziyaret edip yanında oturduğu zaman, ondan izin almadan kalkıp gitmesin.”[2]
Vakti müsait olup, tekkede uzun süre kalmaya niyetli olan kimseler kalmak için izin almalıdır. Hem amelden hem de hizmetten kaçan kimseler, tembelliği tercih ederek böyle yapıyorlarsa, hoş karşılanmazlar. Ziyareti uzun tutan kimseler, eğer bütün vakitlerini ibadet, ilim, zikir, hizmet ve hayırlı bir işle doldurabiliyor iseler, tekkede uzun süre kalmaktan zarar görmezler. Bir mekânın hakkı verilemez ise, oradan hemen ayrılmak gerekir. Ancak kendisine görev verilir ve ondan hizmet istenirse, kalmaya devam eder. Çünkü Allah için Allah dostlarına hizmet etmek, ibadettir.
Yolculuk yapan kimse konakladığı ve mola verdiği herhangi bir mekândan ayrılırken vakit uygunsa iki rekât namaz kılarak ayrılmalıdır. Bu namaz sünnettir. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, konaklamak için inmiş olduğu her yerden iki rekât namaz kılarak ayrılırdı.”
Bu edebe Mekke-i Mükerreme’den ve Medine-i Münevvere’den ayrılırken de dikkat etmelidir.
Yoldan gelen kimsenin sıhhat ve afiyet içinde dönüş hakkı ve bir şükür olarak kardeşlerine bir şeyler ikram etmesi, dostlarına ziyafet çekmesi müstehaptır. Resûlullah (s.a.v), Efendimiz Medine’ye geldiklerinde bir deve kurban etmiştir.[3]
Resûlullah (s.a.v) yoldan geceleyin dönmeyi yasaklamış ve: “Sizden biriniz, seferden döndüğünde haber vermeden, aniden ailesinin yanına gece girmesin.”[4] buyurmuştur.
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, bir yol dönüşünde ailesinin yanına geceleyin (geç vakit) gelmezdi. Gelişini ya sabaha ya da akşamdan önceye rast getirirdi.[5] Seferden genelde kuşluk vakti dönerdi.[6] Önce mescide uğrayıp iki rekât namaz kılar, biraz oturur, sonra hane-i saadetine teşrif ederdi.
Şartlarımız uygun olduğu sürece bu edeplere dikkat etmelidir. Bunda büyük bir fazilet ve sünneti ihya sevabı vardır. Ancak, kafilenin ve yolun durumuna göre, gece gündüz dönüş ve iniş saatleri değişebilir.
Mukaddes yerleri ve kâmil velileri ziyaretten maksat Allahu Teâlâ’ya yaklaşmaktır.
Mürid, mürşidini ziyaret edip dönerken niyetini, kalbini, durumunu gözden geçirmelidir. Nasıl bir vaziyette gelip hangi hâlde geri döndüğünü düşünmelidir. Kazancının ne olduğuna bakmalıdır. Samimi olarak ziyaretinin tekrarını istemelidir. Ziyaretten sonra yönü memlekete dönse bile, gönlü mürşidinde ve onda gördüğü güzel hâllerde kalmalıdır. Onu kendisine örnek alıp, biraz daha iyi ve samimi kulluk yapmaya niyetlenmelidir. Mürşidi ile bağını kuvvetlendirecek amellere sarılmalıdır. Onunla arasındaki güzel hukuku geliştirecek hizmetleri aramalıdır. Muhabbetini artıracak edepleri öğrenmeli, mürşidini sevindirecek vazifeleri üstlenmelidir. Döndüğü yerlerde, mürşidinin sadece adını değil, ondaki yüksek ahlakı bir derece olsun yaşayarak yaymaya çalışmalıdır.
Şu gerçek unutulmamalıdır: Hakiki mürid, milletin içinde mürşidi ile övünen kimse değildir. Asıl mürid, mürşidinin kendisiyle Allah’ın huzurunda övündüğü ve sevindiği kimsedir.
Not:Yrd. Doç. Dr. Dilaver Selvi’nin Ziyaret Edepleri ve Yolculuk Hükümleri isimli eserinden istifâde edilerek hazırlanmıştır.
[1] Buhari, Zebâih, 31; Müslim, Birr, 146; Ebu Davud, Edeb, 16
[2] Deylemi, Müsnedü’l-Firdevs, No: 1205; Münavî, Feyzu’l-Kadir, No, 655
[3] Ebu Davud, Etıme, 4
[4] Buhari, Nikah, 120, Müslim, İmare, 182-183
[5] Buhari, umre, 15; Müslim, İmare 180
[6] Müslim, İmare, 56